Truman Show Neden Etik Değil?

İnsanoğlu her zaman sıkıntıdan, stresten, şansızlıktan uzak güzel ve sakin bir hayat yaşamak ister. Büyük bir ev, saygın bir meslek, güzel ve anlayışlı bir eş, hepimizin sahip olmak isteyeceği şeylerdir. Ancak bazen bunlardan çok daha fazlasına ihtiyacımız vardır; özgürlük, özel yaşamın gizliliği, hayal kurmak, umut etmek. Bunlar dünyada sahip olduğumuz ya da olabileceğimiz hiçbir maddenin ya da unvanın yerini tutamaz. Lafı fazla uzatmadan sizi Truman Burbank ile tanıştırayım;

Filmin ana karakteri Truman Burbank (Jim Carrey) tıpkı adına yakışır bir güzelliğe sahip olan Seahaven isimli bir adada doğmuştur ve yaşamı boyunca bu adadan hiç ayrılmamıştır. Aslında bu adadan hiç ayrılmamasının sebebi ne tembel bir insan olması ne de içe kapanık birisi olması. Truman, doğruğu günden beri tüm dünya tarafından izlenen bir film yıldızıdır esasında. Seahaven bir adadan ziyade, içinde yaklaşık 5000'den kamera olan bir stüdyodur. Truman'ın tüm hayatı, eşi, en iyi arkadaşı, iş arkadaşları, herkes, her şey sahtedir. Truman'ı evrenin belki de en güzel cehenneminden kurtaracak olan iki esas vardır; keşfetme arzusu ve aşk. Daha fazla spoiler vermeden asıl konumuza dönmek istiyorum.

                                                 TRUMAN SHOW NEDEN ETİK DEĞİL?


Fredoooom! Mel Gibson abimiz ne de güzel bağırmıştı öyle! Özgürlük bizim için her şeydir. Özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde özgürlüğün biz insanoğlu için ne kadar önemli bir şey olduğunu fark etmişizdir. Truman abimiz her ne kadar masallara yaraşır güzellikte bir mekanda yaşıyor olsa da sınırlandırılmıştır. Etrafına, insan haklarından, etikten, kişisel yaşam alanının öneminden bihaber olan bir egoist tarafından yuvarlak bir çember çizilmiştir. Ama bu şirketin ve onun sahibinin kesinlikle hesaba katmadığı bir şey vardır; Truman da tıpkı onlar gibi hisleri, duyguları ve arzuları olan bir insandır. Hayallerinizin elinizden alındığını, umutlarınızın tükendiğini bir düşünün. Şu an bu yazıyı okuyorsanız, nefes alıp veriyorsanız, hayata tutunuyorsanız bunun en büyük etkenlerinden birisi, bir gün her şeyin daha güzel olacağına inanmamız veya hayallerimizi gerçekleştirebilme arzusudur. Truman henüz küçük bir çocukken umutsuz ve hayalsiz bırakılıyor. Öğretmenlerimiz hepimize ''büyüyünce ne olmak istersiniz?'' sorusunu sormuştur. Truman oldukça cesur bir şekilde bu soruya ''ben bir kaşif olmak istiyorum'' cevabını vermiştir. Hangimiz bu soruya böyle bir cevap vermişizdir ki? Ancak öğretmeni, yani şirket onu sırf Seahaven sınırlarında tutmak için ''Üzgünüm Truman, keşfedilecek bir yer kalmadı'' cevabıyla bu zavallı çocukcağızın elinden hayallerini çalıyorlar. Bir hayaliniz var, uyumadan önce başınızı her yastığa koyduğunuzda bunun bir gün gerçek olma inancıyla tatlı uykulara dalıyorsunuz ve içinizde o ışık, sırf insanoğluna daha iyisinin yapılamayacağını göstermek adına kurulan bir TV programı yüzünden bir daha yanmayacak üzere sönüyor. Bu şirketin Truman'a yaptığı en gaddarca şey, babasıyla balık tutmaya gittiği bir gün çıkan fırtınada babasının kaybolması ve ömrü boyunca sudan korkan bir insan olarak kalmasını sağlayarak onu adada tutmaya çalışmaları. Truman'ı daha iyi anlamak için kesinlikle empati kurmanızı rica ediyorum. 

Truman Show'un etik olmamasının bir diğer nedeni ise özel yaşamın gizliliğine aykırı olması. Yine empati kurarak Truman'ı anlamaya çalışalım. Birisi size gelip son bir hafta boyunca geçirdiğiniz her dakikayı her saniyeyi kayıt altına aldığını söylese ve size bunun karşılığında çok güzel bir para teklifi etse, cevabınız ne olurdu? Banyodayken, tuvaletteyken, yatak odasındayken, tek başınızayken neler yaptıysanız tüm dünyaya izletilecek. Bu filmi izleyen pek çok kişinin gözünden kaçmış bir gerçek daha vardır aslında; toplumun duyarsız ve yozlaşmış olması. Eğer bu TV şovuna henüz ilk zamanlarında insanlar tarafından büyük protestolar yapılarak tepki gösterilseydi kesinlikle on yıllarca sürmesi mümkün olmayacaktı. Aksine, insanlar her akşam sırf onu beraber izlemek için kafelerde ve barlarda bir araya geldi. Kötü zamanlarında Truman ile beraber ağladılar, mutlu zamanlarında onunla beraber güldüler. Tıpkı pembe dizilerdeki oyuncular gibi gördüler Truman'ı. 

Ne var ki o hiçbir zaman vazgeçmedi. Hayatının aşkını hiçbir zaman unutamadı ve onu bulma arzusu hiç gidilmemiş, hiç görülmemiş yerleri görme arzusuyla da birleşince Truman'ı ölümün üzerine gözünü kırpmadan gidebilecek bir kişiye dönüştürdü. Özgürlüğümüz ve özel hayatımızın gizliliği elimizden alınsaydı, yaşamanın ne anlamı kalırdı?


Yorumlar